Prof. Dr. Ramazan Özçelik “Antalya’da binalar acilen risk analizine alınmalı”

Akdeniz Üniversitesi Deprem Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Özçelik yüzyılın felaketi Kahramanmaraş depreminin ikinci yıl dönümünde açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Ramazan Özçelik, Antalya’daki binaların bir an önce risk bakımından derecelendirilmesi ve buna göre önlem alınması gerektiğini ifade etti.

Deprem Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ramazan Özçelik, Türkiye’yi derinden sarsan Kahramanmaraş depreminin ikinci yılında değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Ramazan Özçelik, Antalya merkezde şu anda kayıtlı aktif bir fay olmadığını ancak Fethiye bölgesinde bulunan ve Burdur'a doğru uzanan, ayrıca Antalya-Kıbrıs deniz içinde aktif fayların olduğunu ve bu fayların kırılması halinde özellikle Kemer, Finike, Kumluca, Kaş gibi ilçeler ile il merkezinde de can ve mal kaybı açısından problem yaşanabileceğini söyledi. Prof. Dr. Özçelik, “Depremden etkilenmek için illa depremin merkez üstünde olmanız şart değil. Merkez üssünün dışında da olsanız depremden kaynaklı deprem dalgaları bazı zeminlerde sönümlenerek bazı zeminlerde ise artarak gelir. Dolayısıyla etrafımızdaki faylar bizi fazlasıyla tehdit ediyor.” dedi.

2000 ÖNCESİ BİNALAR TEHLİKELİ

İkinci derece deprem bölgesi olmanın da aslında önemli seviyede bir tehdit olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ramazan Özçelik, “Antalya olarak bizim en büyük sıkıntımız şu. Biz 1998 yönetmeliğinden önce 1975 yönetmeliğini kullanırken Antalya’da dördüncü derece deprem bölgesiydi. Buna göre binalarımız tasarlandı. 1998 yönetmeliğinde ise bizim deprem bölgemiz ikiye düşürüldü. Yani yapılarımıza gelen deprem kuvvetleri arttı. Dolayısıyla 2000 yılından önce yapılmış olan binalarımızda hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından ciddi bir tehlike söz konusu. Dolayısıyla kentsel dönüşümün yapılabilmesi bizim için elzemdir. Çünkü deprem bir gelecek ve buna karşı koyacak yapı stokumuz çok kalitesiz. İşte bu kalitesiz ve depreme karşı yetersiz yapı stokunu ortadan kaldırabilmek için 2 tane alternatifimiz var. Bir tanesi ya kentsel dönüşümle yapıları yıkıp yeniden yapacağız ya da bu kusurlu yetersiz yapıları güçlendireceğiz.” diye konuştu.

HURMA BÖLGESİ RİSK ALTINDA

Antalya Konyaaltı’nda Hurma Bölgesinin zemin şartlarından dolayı diğer bölgelere göre daha risk altında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özçelik, “Fethiye-Burdur tarafında bir fay kırılmasıyla meydana gelecek bir depremde, deprem dalgalarının Konyaaltı-Hurma bölgesindeki zeminden kaynaklı olarak etkisini arttırarak üst yapıya gelebilecek kuvvetleri arttırma ihtimali bulunmaktadır. Buradan amacımız insanları panikletmek değil ama bir taraftan da akademik olarak bildiğimizi de söylememiz gerekiyor. Dolayısıyla Konyaaltı-Hurma bölgesi bizim için aslında bir tehlike bölgesi. Çünkü oranın zemin şartları deprem dalgalarını büyütme ihtimali olan bir bölge. Kaleiçi, 100. yıl, Dokuma tarafları en azından Hurma bölgesine göre biraz daha şanslı. Havaalanının doğu tarafına döndüğünüz andan itibaren de tekrar zemin maalesef kötü hale geliyor. Dolayısıyla daha sert zeminden kaya zeminden ayrıldıkça maalesef deprem dalgalarının büyütme ihtimalinden kaynaklı olarak binalarımızın hasar seviyesinde artması söz konusu olabiliyor.” şeklinde konuştu.  

DÜNYA TARİHİNDE BENZERİ YOK

Maraş depreminden hemen sonra TÜBİTAK’ın desteğiyle deprem bölgesinde yaptığı araştırmadan da bahseden Prof. Dr. Ramazan Özçelik, Depremde Yıkılan Binalardaki Yapısal Kusurların Belirlenmesi projesi için ekibiyle birlikte Nurdağı, Islahiye, Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay merkezde araştırmalar yaptıklarını söyledi. Özçelik, “Tabii deprem bölgesi o kadar geniş bir bölge ki dünya tarihinde bu tür iki büyük depremin art arda olduğu bir deprem daha önce hiç karşılaşılmış. Gerçekten o bölgeye gidince gördük ki yüzyılın felaketi söylemi çok doğru bir ifade. Gittiğimiz her kilometre başında hasar almış, yıkılmış binalarla karşılaştık. Böyle bir depremde de deprem sonrası yapılacaklar konusunda önlem almak pek o kadar kolay bir şey değil. Bölgeden edindiğimiz verilerle yaptığımız değerlendirmeler neticesinde depremin büyüklüğü ile maalesef binalarımızın ağır hasar alması ve yıkılması daha önce ülkemizde meydana gelen yıkıcı depremler ile benzerlik göstermektedir.

UYGULAMADA SIKINTI VAR

Depremlerde hasar alan binaların benzer yapısal kusurlara sahip olduğunu söyleyen Özçelik, “1999 Marmara depreminde, Kocaeli Gölcük’teki gördüğümüz manzara, Van depreminde gördüğümüz manzara ile Maraş'ta gördüğümüz manzarada birbiriyle aynı yani benzer yapısal kusurlar. Aynı yapısal kusurları biz Van'da da gördük. Maraş'ta da gördük. Yani değişen bir şey yok. Düşük dayanımlı beton, güçlü kolon zayıf kiriş ilkesinin sağlanmaması, kolon ve kirişlerde yetersiz sargılama, etriyelerin 135 derece değil 90 derece bükülmesi ve yetersiz mühendislik hizmeti deprem bölgelerinde ağır hasar alan veya yıkılan yapıların ortak özellikleridir. Düşük dayanımlı beton hala sorun olmaya devam etmektedir, beton kalitemizi 2000 yılından sonra hazır beton kullanımı ile belli seviyeye getirmiş olmamıza rağmen hâlâ bu sorun devam etmektedir. Antalya için de hala aynı problem var. Biz Antalya'da Temmuz, Ağustos ayında beton döküyoruz. Hava sıcaklığı 40 derece. Yani beton döktüğü zaman eğer yeteri kadar sulanmaz başka bir ifade ile yeteri kadar kürleme yapılmazsa, önlem alınmazsa dayanımı olması gerekenin yarısına kadar düşebilir. Dolayısıyla Antalya'da Temmuz, Ağustos ayında 40 derecede beton dökülmez ya da önlemini almanız gerekiyor. Sonuç olarak biz deprem yönetmeliği ne kadar değiştirsek de ne kadar kontrollü hale gelsek de maalesef aynı hatalar tekrarlanıyor.” diye konuştu.

YENİ PROJENİN HAZIRLIKLARI

O dönemde hızlı bir şekilde yürüttükleri projenin şu anda yazım aşamasında oldukları yeni bir TÜBİTAK projesine ön ayak olduğunu ifade eden Özçelik, “Deprem bölgesinde şu andaki yönetmeliğe göre projesi yapılmış ve uygulanmış binalarda can güvenliği sağlanmıştır. Ancak beklenen yapısal ve yapısal olmayan eleman hasarının biraz fazla olması ve bu hasarın biraz daha minimize edilmesi başka bir değişle depremden sonra yapıların kısmı onarım ile kullanabilir hale getirilmesi için maliyet unsurunun araştırılmasına dair bir proje çalışmamız var. Bu proje yazımı tamamlanınca TÜBİTAK'a sunacağız. Bu yeni proje önerimiz desteklenirse, laboratuvarımızda testlerle birlikte daha güvenli, en azından belli bir seviyedeki depremlerden sonra da rahat bir şekilde kullanılabilen, büyük depremlerden sonra da en azından güçlendirerek binanın kullanımına devam edebileceğimiz seviyede bir bina tasarımı nasıl yapılır sorusunun cevabını arayacağız.” diye konuştu.

BİNALARIN RİSK DURUMUNA GÖRE DERECELENDİRİLMESİ GEREKİYOR

Antalya için acil olarak alınması gereken önlemlerden bahseden Prof. Dr. Ramazan Özçelik, Büyükşehir Belediyesi, Konyaaltı, Kepez, Muratpaşa ve Döşemealtı Belediyesi ile üniversitenin ortak çalışmasıyla şehirdeki tüm binaların risk durumuna göre derecelendirilmesi gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Özçelik, bu çalışmanın ivedilikle yapılıp yüzbinlerce bina içerisinden en riskli binaların belirlenip bu en riskli binalardan başlayarak kentsel dönüşüm ya da güçlendirme senaryolarının ortaya konulması gerektiğinin altını çizdi. Özçelik, Akdeniz Üniversitesi olarak şehrin üniversitesi olarak kentsel dönüşümde, binaların güçlendirilmesi konusunda, inşaat, yapılaşma, zemin, üst yapı gibi her türlü konuda ilgili paydaşlarımıza destek sunmaya hazır olduklarını da sözlerine ekledi.

Eklenme tarihi :6.02.2025 11:30:22
Son güncelleme : 6.02.2025 11:30:34